Yıkıntı Kültürler üzerine Kurulan utanç tablosu ETNİSİTE KURAMLARI ve Kültürel entegrasyon rezilliği ..
Hangi itemin ne kadar düşme olasılığı olduğunu ve yüzdelik dilim ekleyip , sürtünme katsayısına bölüp çarpın .Bana Demokrasi dersi , egemen Kültür , Entegrasyon , Üstün Irk Milliyetçilik Palavraları anlatarak Ötekileştirmeye calisin .. NE YAPARSANIZ YAPIN BİZ POMAKLARIN DiLiNi , KÜLTÜRÜNÜ İSTEDİĞİNİZ GİBİ ÖLDÜREMEYECEKSİNİZ !
.. Balkanlar ve Doğu Avrupa toprakları, kültürler ve uygarlıklar beşiği olarak anılan bir coğrafyadır. Bu kadim topraklar, her uygarlıktan kendine bir zenginlik katsa da barbarlığın izlerini taşıyan katliam zihniyeti, onun peşini bırakmamıştır .
Jeopolitik ve stratejik değerinden dolayı emperyal hevesler besleyen güçlerin her zaman iştahını kabartmış olan bu coğrafya kimlere tanıklık etmedi ki? İskender'den Germenlere , Hunlardan Kafkas kavimlerine kadar , Perslerden , Osmanlıya , Ruslara değin tarihe savaşları ile geçen tüm isimlerin güç denemelerine tanıktır.
Küçük Kültürlerin ve dillerinin kökünün kurutulması sürecindeki belirleyici etken Hakim Kültürlerin kahramanlık hikayeleri , efsaneleri ve edebiyat dili Çekirdek ailelerde ana dil konuşulsa da, hane dışında etnik dili konuşan birey sayısı azalmaya başladığından ve resmi kurumlarda (okul ve iş vb.) etnik dilde konuşmak yasaklandığından, dil daha az konuşulur hale gelir ve böylece dil ölümünün tohumları atılır. İnsanlar ana dillerini konuşmaktan utandırılmaları sonucu dominant dile geçiş yapmaya ve hatta ana diline hiç hâkim değilmiş izlenimi yaratmaya zorlanırlar. Hatta dominant olan dili ne kadar iyi konuşurlarsa o kadar fazla saygı göreceklerine inandırılırlar. Etnik dil ve halk hakkında hikâyeler anlatılması, etnik dil sahibini bu hikâyeler ve fıkralar içinde trajik-komik duruma konulması yaygınlaştırılır; tıpkı Türkiye’de Lazlara ya da
Britanya’da İrlandalılara yapıldığı gibi. Etnik dili konuşan halkın tembel ya da komik olduğuna dair hikâyeler yaygınlaştırılır. O halk köklü bir kültüre sahip olabilir; ataları geçmişte sanat alanında nam salmış, muhteşem mimari yapılar kurmuş olabilirler, ancak dominant güçlerin nezdinde tüm bunların hiçbir önemi yoktur. Buna göre, etnik dilini konuşan çocukların isimleri okulda sınıf başkanı tarafından tahtaya yazılarak öğretmenler tarafından cezalandırılırdı. Örneğin, Türkiye’de Pomakça , Lazca, ve diğer dillere karşı uygulanan yöntemlerin arasında, okuldaki çocukların içinden ispiyoncu seçilmesi, söz konusu dilleri konuşan çocukların öğretmenlere ispiyon edilmesi ve bu çocukların dayakla cezalandırılması vardı. İrlanda’da kendi dilini konuşan çocukların arkasına “Eşek” yazan bir kâğıt takılır ve çocuğa okulda tüm gün arkasında bu yazıyla gezme cezası verilirdi.
Balkanlarda ve Pomakların yasadığı belli ülkelerde anlatılan bir çok acı hikaye vardır . “Kendi dilimizi konuştuğumuzda öğretmenimiz ağzımızı sabunla köpürtürdü. Pomakça konuştuğumda hala ağzıma sabun tadı gelir.” Bazı
ülkelerde; herhangi bir etnik dili konuşan kişi sayısı hakkında tahmin yürütmekten öteye geçemez-siniz, çünkü bu konuda hiçbir resmi veri yoktur. Bu etnik haklar Türkiye ve Yunanistan gibi ülkelerde insanların anadillerini hiçe sayar, etnik azınlıkların ana dillerinin nüfus sayımı sırasında resmi istatistiklerin içine alınması söz konusu değildir. Tek dil, tek millet politikası benimsenir. Ancak son zamanlarda bu etnik topluluklar dillerine sahip çıkmaları sonucunda ya da demokratik açılımlarla bu kalıplaşmış düşünceler az da olsa radikalliğini yitirmeye başlamıştır.
Diller de insanlar gibidir. Doğar, büyür, gelişir, güçlenir, yaşar, yaşlanır, yıpranır ve hatta ölürler. Latinceyi bu konuda örnek gösterebiliriz. Her dilin ömür süresi, kaderi, sonu; aynı uzunluk ve boyutta, görkemi, gücü ve de iktidarı aynı çapta olması beklenemez. Bilinen, insanlık tarihi kadar eski bir dil olmadığı gibi, hangi dilin, ne hız ve coşkuyla, ne kadar yaşayacağını önceden kestirmek dünyanın sonunun ne zaman geleceğini iddia etmek derecesinde bir cüretkârlık sayılabilir. Bildiğimiz kadarıyla ölmüş diller olduğu gibi, gözümüzün önünde can çekişen, kanser olan, yok olmaya yüz tutan, zayıflayan hatta kasten katledilen diller de mevcuttur. İnsanlığın ve ortak kültür varlıklarımızın bir parçası olan, kültürün zengin bir bileşenini oluşturan dillere, artık bilinçli olarak sahip çıkma zamanı gelmiştir. 2011 yılı Dünya diller coğrafyasına göre; günümüzde 2498 dil yok olma tehdidi altında olup var olma mücadelesi vermektedir.
Etnisite olgusu, güncel ve çelişkili bir biçimde, moderniteyle birlikte daha çok fark edilmeye başlanan siyasal sorunların kilit kavramlarından birisidir. Etnik kimlikler duygusal öğelerle beslendiği için çatışan ya da çatışma potansiyeli taşıyan etnik olguları bilimsel bir yaklaşımla ele almak sosyal bilimlerin yöntemsel sorunlarının çok daha yoğun olduğu bir alanı oluşturmaktadır. Etnisite olgusuyla ilgili tarihsel ve kuramsal çerçevenin açıklığı ve bu alandaki kuramların karşılaştırmalı ve eleştire değerlendirilmesi etnik sorunlar konusunda anlayıcı, açıklayıcı ve çözüm öngören yaklaşımlara olanak verecektir. Her etnisite ulus varlığı icinde en belirleyici faktör olarak dil birliğine sahiptir.. Pomakların dili Pomakçadır.. Bir dili, anadili olarak konuşan topluluk ikinci bir dil öğrenir, ikinci dili anadilinden daha geçerli ya da önemli bir dil olarak görmeye başlarsa, zaman içinde birinci dil (anadili) gücünü ve işlevini yitirmeye ve yaşlanmaya başlayarak sonunda da ölüm döşeğine düşer. Bu olgu bir süreç içinde gelişir ve toplumsal anlamda süreç hemen hemen aynı sıralarda, dilin artık konuşulur olmaktan çıkması biçiminde tamamlanır. Bazı bireysel direnmeler görülse bile, güçlü bir müdahale olmadığı sürece, bu tür bireysel çıkışlar süreci kesintiye uğratmaz. Anadilini konuşmayı bırakmış, asimile olmaya başlamış, başka toplumların kültürel egemenliğine girmiş olan diller; topluluğun dışında ve ana topluluklardan ayrı yerlerde izole olmuş halde yaşayan, yani ana topluluğun terk ettiği dili, bu olgudan habersiz olarak izole yerlerde konuşmayı sürdürürler. Fakat ana toplulukla yakın ilişki içinde olmadıklarından anadilini konuşmayı bir süre daha sürdürebilirler. Bir dil toplum tarafından olmasa da, belli bir mevki ve otorite tarafından baskı ile unutturulabilir. Örneğin bazı devletlerin asimile politikaları sonucu birçok konuşulan dil zindana atılmış, prangalara vurulmuş ve hatta katledilmiş durumdadır.
Ulus devletler etnik, kültürel, din, dil, ırk, cinsiyet, yaşam tercihleri v.b. gibi farklılıklarla çoğullaşmaktadırlar. Ulus devlet tek-dil, tek-millet kavrayışı üzerine inşa edilmiştir ve bununla uyumlu ulusal eğitim sistemine sahiptir. Bu eğitim sistemi kültürlerin ve dillerin çoğullaşmasına karşı kayıtsızdır. Bu nedenle azınlıkları ve göçmenleri görmezden gelmekte ve dışlamaktadır. Bu dışlama göçmenlerin çoğunluk toplumuna uyum sorunları biçiminde formüle edilerek meşrulaştırılmaktadır. Böylece esas olarak bütün toplumu ilgilendiren politik ve toplumsal bir sorun sadece azınlıkların eğitim sorununa indirgenmiş olmaktadır Demokrasi, sadece çok sayıda siyasal parti olması ve çoğunluğun oyunu alanpartinin iktidara gelmesi ile sınırlı değildir. Demokrasilerde çoğulculuk ve temsiliyet parlamentonun yanı sıra her düzeyde sorgulanmalıdır. Kitle iletişiminde çoğulculuk ya da çeşitlilik çok farklı düzlemlerde ele alınmalıdır. Çeşitlilik, eğlence, eğitim gibi çeşitli format ve konuların bulunması ve farklı düşüncelerin, görüş açılarının ele alınmasının yanı sıra iletişim araçlarının yöneldiği topluluğun tüm parçalarını göz önünde tutması, kişi ve grup farklılıklarını temsil edebilmesidir. Mc Quail’in de belirttiği gibi, “toplumsal çeşitlilik ile medya içeriğindeki çeşitlilik arasındaki tekabüliyet derecesi, medya performansını değerlendirmede anahtar rol oynar”
Zaman ve olanak buldukça ınternet, görsel yada yazılı medya, doğruluğu tam kanıtlanmış yazılı belge ve bulgulardan faydalanarak elimden geldiğince bilgilendirme yazılarıma devam edeceğim. SAYGILARIMLA - Si Zdrav. N.D