Pomaklar Direndiler

Pomaklar Direndiler, Tarihteki ilk Özgürlükcü eşit cumhuriyeti Kurdular. Ezilen , Asimile edilen ,bir ulus olmak istemediler. Yok olmamak için mücadele ettiler .. Savaştılar , Yanlız kaldılar , ümmetçiligi red ettiler inadına Cumhuriyet , inadına özgür bir ülke , inadına Pomak devleti dediler.  Nedenmi ?  


Başlangıçta İNSAN vardı:  Her insan, öteki insanla eşitti. Bu iyi anlaşılmadıkça, öne sürülecek her düşünce ve davranış: yalan, korku ve köleliktir.

Tarih boyunca, toplumun üretim güçlerinde görülen değişme ve gelişmeye uygun olarak, insanların üretim ilişkileri, ekonomik ilişkileri de değişmiş ve gelişmiştir. Tarihte beş temel üretim ilişkisi tipi bilinmektedir: ilkel komünal, köleci, feodal, kapitalist ve sosyalist.
   İlkel komünal sistemde, üretim araçları üzerindeki kollektif mülkiyet, üretim
ilişkilerinin temelidir. Bu durum, esas olarak o dönemin üretim güçlerinin niteliğine karşılık düşer. Taş aletler ve daha sonra ortaya çıkan ok ve yay, insanların doğa güçlerine ve vahşi hayvanlara karşı tek başına savaşım vermelerini güçleştiriyordu. Ormandan meyve toplamak, balık yakalamak, barınaklar yapabilmek için, insanlar ortaklaşa çalışmak zorundaydılar; ancak böylece, aç kalıp ölmekten, vahşi hayvanlara ya da komşu kabilelere kurban olmaktan kurtulabiliyorlardı. Ortak çalışma hem üretim araçlarının hem de ürünlerin ortak mülkiyetine yol açmıştı. O zamanlar, vahşi hayvanlara karşı savunma aracı olarak da kullanılan üretim aletleri dışında, herhangi bir üretim aracı üzerinde özel mülkiyet kavramı henüz yoktu. O zamanlar ne sömürme vardı ne de sınıflar.

Köleci sistemde, üretim ilişkilerinin temeli, üretim araçları üzerindeki, ve ayrıca, üretimde çalışan ve sahibinin herhangi bir hayvan gibi alıp satabildiği ya da
öldürebildiği köle üzerindeki köle sahibinin mülkiyetidir. Bu gibi üretim ilişkileri, esas olarak, o dönemdeki üretim güçlerinin durumuna karşılık düşer. Taş aletler yerine, insanlar artık madeni aletlere sahiptirler; ne çobanlığın, ne çiftçiliğin bilindiği ilkel ve sefil bir avcılık yerine, hayvancılığın, tarımın, el zanaatlarının ve bu çeşitli üretim kolları arasında bir işbölümünün ortaya çıktığı görülür; bireyler ve gruplar arasında ürünlerin mübadelesine, servetin birkaç kişi elinde birikmesine, üretim araçlarının gerçek birikiminin bir azınlığın elinde toplanmasına, ve, çoğunluğun azınlık tarafından boyuneğdirilip köleleştirilmesine yol açan olanakların belirdiği görülür. Artık burada, toplumun bütün üyelerinin üretim süreci içindeki ortak ve özgür çalışması görülmez; burada egemen olan şey, çalışmayan köle sahipleri tarafından sömürülen kölelerin zorla çalıştırılmasıdır. Onun için, artık burada üretim araçlarının ya da üretilen ürünlerin ortak mülkiyeti yoktur. Bunun yerini özel mülkiyet almıştır. Burada köle sahibi, ilk ve esas mal sahibi, mutlak mal sahibidir.
Zenginler ve yoksullar, sömürenler ve sömürülenler, bütün haklara sahip olan insanlar ve hiçbir hakka sahip olmayan insanlar ve bunlar arasında zorlu sınıf savaşımı — işte, köleci sistemin görünüşü.
alinti  Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm  ilkel denilen toplum biçiminde insanlar; “hür+doğru+eşit+yiğit” idi. Toplumun tüm üyeleri kardeşçe duygularla birbirlerini seviyor, sayıyor ve uyum içinde yaşıyorlardı. Kimsenin özel bir mülkü olmadığı gibi, özel bir ayrıcalığı da yoktu. Orada toplumsal yaşamın üretimi de, paylaşımı da, yönetimi de kolektif olduğundan; toplum eşit kandaşlardan oluştuğundan, İNSAN HAKSIZLIKLARI nedir bilinmediğinden, İNSAN HAKLARI diye bir kavram ya da sorun da söz konusu değildi.

Eskiden, ezilen uluslar sorunu genellikle salt hukuksal bir sorun olarak kabul edilirdi. “Ulusların eşitliği”ne ilişkin sayısız demeçler, “ulusal eşitliğe

ilişkin tumturaklı bildiriler... İşte, bir uluslar grubu (azınlığı), sömürdüğü öteki
uluslar grubunun sırtından geçinirken, “ulusların Eşitliği”nden söz etmenin, ezilen halklarla alay etmek olduğu gerçeğini gizlemeye çalışan, egemen sınıf ideologları türemişler ve teorileri  ile de başarılı olmuşlardı. Ezilen ulus teorisyenleri veya ideologları hain ilan edilmiş kendi ulusunun soydaşları tarafından egemen ulus milliyetçiliğinin militarist savunuculuğuna soyunan kesim tarafından susturulmuş, yada susmak zorunda kalmıştı. Şimdi artık Pomak  ulusal kültür sorununda, bu  hukuksal egemen ulus tarihçilerinin , sahte tarihleri , hakim ulus ideolojisinin diğer kültürleri yok etmeye yönelik yanlı ve uydurma  görüşün maskesinin düşürülmüş olduğunu kabul edebiliriz.  Egemen  Ulusların kültür  Eşitliği”ne , kültür paylaşımına yönelik ilişkin demeçlerin boş ve ikiyüzlü sözler olduğunu göstererek, Pomakların ulusal kültür sorunu, havada uçuşan Balkanoloji ,  demeçlerin yüksekliklerinden toprağa indirdi.

 1948 sonrası, Dünya yoğun bir şekilde sömürge ve yarı sömürge ülkelerin Ulusal Kurtuluş Mücadelelerine ve zaferlerine sahne oldu. 

Bu mücadeleler, Ulusların Kendi Kaderlerini Tayin Hakkı ilkesinin “Halkların Hakları” ifadesiyle, belgelerde ayrı madde (başlık) şeklinde yer almasına sebep oldu.  Bu ulusal Kurtulus mücadelelerinde Balkanlarda Rus emperyalizmine karşı mücadele eden Pomak Tamsrash devletlide bulunuyordu. Bu ilke daha önceki belgelerde çok yüzeysel ve dağınık bir şekilde yer alıyordu. Bu yüzden, “Halkların Hakları”nın kabulünü, Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmeleri açısından, İnsan Haklarına eklenen yeni bir halka olarak kabul edebiliriz. Daha sonra aydınlanma cağının son evrelerinde  Dünya genelinde ezilen uluslar açısından bir yenilgi ve gerileme dönemine girilmişti. Nedeni ve nasılı bu yazının kapsamı dışında. Ona girmeyeceğim.

  Zaman ve olanak buldukça ınternet, görsel yada yazılı medya, doğruluğu tam kanıtlanmış yazılı belge ve bulgulardan faydalanarak elimden geldiğince bilgilendirme yazılarıma devam edeceğim. SAYGILARIMLA - Si Zdrav. N.D